14 Ocak 2012 Cumartesi

Başlarken

İnsan yaratılışı gereği her isteğinin olmasını ister. Bu isteklerin bazıları tatmin edilebilir istekler bazıları iste tatmini mümkün olmayan sürekli artan isteklerdir. Bazıları karşılandıkça azalırken bazıları ise karşılandıkça artar. Eski çağlardan beri bitmek tükenmek bilmeyen bu isteklerini karşılamak için insanoğlu pek çok yol denemiştir. Kimi istekleri zaruri iken kimi istekleri ise sadece nefsi içindir. İnsan nefsi için ne kadar hırslı ise mecburi istekleri için onun kat kat misli daha isteklidir. 


Tarihin ilk çağlarından başlayarak bazı isterkleri için kendi gücünü kullanmış bazı istekleri içinse kendi gücünün yetmeyeceğine hükmederek kendinden daha yüksek gördüğü varlıklardan yardım beklemiştir. Harut ve Marut döneminde bu iş çok yaygın bir hal almış insanlar hem manevi hem maddi istekleri için Havass, Evrad, Ezkar ilimlerine yönelmiş kimi batıl kimisi ise hak olan bir kısım Gizli ilimlerle uğraşmaya başlamışlardır. O dönemdeki maddi şartların yetersizliği ilim ve fenin gelişmemiş olması bu ilimleri geliştirmiş her insan kurtuluşu bu ilimlerde aramıştır. 


Zaman içinde insanlar kimyadan, fizikten, biyolojiden yararlandıkça ve ilimler gelişip çeşitlendikçe tıp hastalıklara derman buldukça bu bilgi hazinesi git gide unutulmuş bir kısmı kaybolmuş bir kısmı ise sadece belli bir zümrenin tekeline girip halktan koparılmıştır.


Sitemizin amacı bu unutulan kaybolan ilmi hiç bir maddi çare ile derdine derman bulamayan insanlara ulaştırmak onlara bir deva kapısı açmaktır. Burada yazacaklarımın hiç biri garantili tedaviler veya yöntemler değildir. Eski kitaplardan alınmış manevi şifa yöntemleridir. Derdine deva arayan evvela maddi yollarla aramalıdır. Maddi yolları tüketen başvuracak hiç bir kapısı kalmayan insan için son umut kapısıdır.


Peygamberimiz ( S.A.V. ) bir hadis-i şerifinde buyuruyorlar ki : '' Allah Teâlâ hiç bir türlü dert indirmedi. İllâ onun şifasını da beraber vermiştir. Her kim o şifayı bildi ( derdine ) ilaç etti, kurtuldu. Her kim bilmedi o derdiyle kaldı. ''


Her tedavinin Allah'tan olduğunu bilerek Şifa veren sensin diyerekten yapılıpta şifa bulunayacak dert yoktur. Derdine derman aramamak ise insan için bir vebaldir. Havvassın, Ezkârın, Tesbihin hatta büyü ve tılsımın dahi tesiri hala devam etmektedir. 


Hatta bu sihir ve tılsım Peygamber efendimize kadar ulaşmıştır. Lebid İbni A'sam bir tarak, bir tutam tarak kalıntısı saç sakal, erkek hurmanın kurumuş çiçeğinin kapakçığı ile Zevran kuyusunda Peygamber efendimize büyü yapmış. Bu büyü neticesinde rahatsızlanan Kainatın Efendisi yapmadığı bir kısım işleri yaptım sanmaya başlamış. Rabbimize bol bol dua etmesi neticesinde bu büyü çözülmüş ve efendimiz bu sihrin etkisinden kurtulmuştur. Peygamberimize bile tesir eden büyünün biz insanlara tesir etmeyeceğini düşünmek ne derece doğrudur bunuda sizlerin takdirine bırakıyorum.


Kainat bilinmezlerle doludur.Yaşadığımız dünya evren denen kütle içinde minicik bir yer kaplarken bulunduğumuz evrenin dahi ne kadar büyüklükte olduğu bilinmemektedir. Sonsuzluk ise tam bir muamma karşımızdaki yüce bir dağa yüz yılda bir  küçücük bir kuş gelse ve gagası ile bu dağa bir kerecik vursa bu etki ile bu dağ gün gelip eriyip kuma dönse bu olayın gerçekleşeceğiz zaman dahi sonsuzluk karşısında bir an bile geçmemiş olur. Kainat üzerinde bizim dünyamız gibi belki üst üste milyarlarca dünya var her biri birbirinden habersiz. Biraz önce kapıdan girdiniz geri dönseniz az önce kapıdan gelen kendinizle karşılaşmassınız çünkü zaman bir boyuttur. Az önce kapıdan giren sizle geri dönen siz farklı boyutlardasınız bizimle aynı yerde bulunup farklı boyutlarda yaşayan başka varlıklarda işte böyle bizim gözümüze görünmezler.


Bize düşen dertlerimize derman ararken bu boyutlarda bizim üzerimizde tesiri olabilecek varlıkları isteğimize göre yönlendirmektir. Tabi bunu başarabilmek zaman, tecrübe, kararlılık ve sonsuz bir inanç ister.


Burada yazacağımız Esrar-ı Gaybden faydalanan kişiler eğer başarılı olurlarsa sırlarını kimseye açmasınlar. Bildiklerini gördüklerini kendilerine saklasınlar. Bu isimlerin sırlarına ulaşmak şartlarını yerine getirmeye bağlıdır. Tüm kainat bu isimler üzerine kurulmuş bir düzen içinde akar. Kaos diye baktığımız herşey aslında bir sebep-sonuç ilişkisidir. Bir sebep bir sonraki sonucu doğurur, her sonuçta kendinden sonraki sebebi. Bize düşen bir sebep oluşturup Allah' ın izni ile sonucunu beklemektir.


Bu isimleri ilk evvela İdris ( A.S. ) tertib ederek okumuş olması hasebiyle bu duaya '' Esma-i İdrisiye '' denilmiştir. Toplamda Kırk adettir. Kainatı yaratan Allah kainatı bir ''ol '' emri ile yaratmıştır. Bizde kelimelerin ve harflerin gücünü kullanacağız. 


Allah herkesin derdine derman versin. Dünyada kimseyi dermansız bırakmassın. Amin....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder